11 Temmuz 2008 Cuma

HERKESİN DEĞERİ KENDİNE GÖRE


Kendim nasılsam başkasını ona göre değerlendirmek hatasına
düşmem çokları gibi. Buna aykırı düşen şeylere kolayca inanırım.
Kendimi bağlı hissettiğim bir biçime başkalarını zorlamam herkes
gibi. Bambaşka bir türlü yaşama biçimi olabileceğine inanır, akıl
erdirebilirim.
Çoklarının tersine de, aramızdaki ayrılığı benzerlikten daha kolay
kabul ederim. Başkasının benim hallerimden ve ilkelerimden dilediği
kadar uzak kalmasını hoşgörürüm. Herkesi düpedüz ve bağımsız
olarak kendi kişiliğiyle görür, kendi örneği içinde değerlendiririm.
Kendim perhiz yanlısı olmadığım halde kimi rahiplerin perhizciliğini
içtenlikle beğenmekten, davranışlarını uygun bulmaktan geri kalmam:
Hayal gücümle kendimi onların yerine koyabilirim pekala. Hatta
benden ne kadar ayrı iseler o ölçüde daha da çok sever ve sayarım
onları. Birbirimizin kendi içinde değerlendirilmesini, kimsenin herkes
gibi olmaya zorlanmamasını candan dilerim.

Kendi güçsüzlüğüm başkalarının gücü kudreti üstüne beslemem
gereken düşünceleri hiç değiştirmez.

Sunt qui laudent, nisi quod se imitari posse confidunt. (Horatius)

Kimileri yalnız taklit edebilir sandıklarını överler.

Yerin çamurunda sürünürken de, ta göklerde, kahraman ruhların
yüceliğini görmekten geri kalmam. Yaptıklarımın değilse bile
düşüncemin düzgün olması, hiç olmazsa bu önemli yanımın
bozulmadan işlemesi bana çoktur bile. Bacaklarım tutmazken
irademin sağlam kalması az şey değildir. Yaşadığımız çağ, bizim
iklimde hiç değilse, öylesine bozulmuş ki erdemin yaşanması şöyle
dursun tasarlanması bile bir hayli zor. Yalnız okul sözlüğünde kalmışa
benziyor erdem:

Virtutem verba putan, Ut lucum ligna (Horatius)

Erdem sadece bir söz onlar için Ve kutsal orman sadece odun.

Quam verreri deberet, etiamsi percipere non posent. (Tusculanes)

Erdem ki saymaları gerekir, anlamasalar bile. (Kitap 1, bölüm 37)

ZORLUĞUN DEĞERİ

Filozofların en akıllıları derler ki: akla uygun hiçbir şey yoktur ki
tam tersi de akla uygun olmasın. Yakınlarda gevelediğim bu güzel
sözü eskilerden biri (Seneca) yaşamayı küçümseme yolunda
kullanmış: Ona göre, yalnız yitirmeye hazırlandığımız bir nimet bize
zevk verebilir.

In auquo est dolor amissae rei, et timor amittendae. (Seneca)

Yitirme acısıyla yitirme korkusu bir kapıya çıkar.

Demek ister ki bununla, yaşamayı yitirme korkusunda olursak,
yaşamanın tadını çıkaramayız. Ama bunun tersi de söylenebilir:
Yaşamaya bu kadar sıkı sarılıp, böylesine bir sevgiyle bağlanmamış,
onun temelli olmadığını gördüğümüz, elimizden çıkmasından
korktuğumuz içindir. Gerçek ortada çünkü: Ateş nasıl soğuktan hız
alıyorsa bizim istemimiz de kendi karşıtıyla bilenip keskinleşiyor:

Si numquam Danaen habuisset abenea turis,

Non esset Danae de Jove facta parens. (Ovidius)

Danae yi funçtan kuleye komasalardı

Jupiter den hiç gebe kalmazdı Danae.

Bolluğun verdiği doygunluktur zevkimizi en fazla körleten;
zevkimizi en fazla bileyen, coşturan şeyse özlediğimizi az ve zor
bulmaktır.

Ominum rerum voluptas ipso quo debet fufare
periculo crescit (Seneca)

Her şeyin zevki, bizi itmesi gereken tehlikeyle artar.

Galla, nega: satiatur amor, nisi gaudia torquent. (Martialis)

Galla, hayır de: aşk azapla beslenir yalnız.

Aşkın gevşememesi için Likurgos Lakedemonya'da evlenenlerin
gizli yatıp kalkmalarını buyurmuş: Evlilerin yatakta görülmeleri, bir
başkasıyla yatmaları kadar ayıp sayılıyormuş. Buluşmaların zorluğu,
yakalanma tehlikesi, sonradan duyulacak utanç:

Et languor, et silentium,

Et latere petitus imo spritus (Horatius)

Ya o baygınlık, o sessizlik,

Ya o derinden gelen gizli ahlar,

Bütün bunlardır salçayı kıvamına getiren. Sevişmenin nice hoşlukları
aşkın etkilerinden çekinerek, utanarak söz etmekten doğmaktadır.
Şehvetin kendisi bile acı duyarak kızışmak ister. İncittiği, tırmaladığı
zaman daha tatlı olur. Fahişe Flora, Pompeus'la yatıp da üzerinde
dişlerimin izini bırakmadığım olmadı, dermiş.

Quod petire premunt arcte, faciuntque dolorem Corporis, et dentes
inlidunt saepe lebellis:

Et stimuli supsunt, qui instigant laedere id ipsum Quodcumque est,
rabies unde illi germina surgunt. (Lucretius)

Arzuyla sarıldıklarının canı yanar; Dişleri ısırır çok kez nazik
dudakları. Gizli dürtüler incitmeye iter onları. Her tuttuklarını;
azgınlıkları artar böylece.

Her işte görülen budur: Zoduk değer kazandırıyor her şeye. (Kitap 2,
bölüm 15)

Hiç yorum yok: